Herkese selamm. 🙋♀️
Nasılsınız arkadaşlar iyi misiniz? Beni soracak olursanız, mektup yazıyormuş gibi hissettim kendimi:) ben de iyiyim. Yolculuk hazırlığına kısa bir mola verip oturdum ve bu satırları yazıyorum.
Benim serüvenim buradaki gibi uzun soluklu olmasa da yine de şehir değiştirmiş olacağım için valizimsi bir şeyler hazırlamam lazım. Fakat bunu yapmayı canım hiç istemiyor. En sevmediğim şeylerden biri eşya hazırlamak, diğeri de gelince onları yerleştirmek. Çünkü tam olarak yanıma ne almalıyımı bilemediğim için yük ediyorum gereksiz şeyleri hâlâ.

Siz de benim gibi dünyaları taşıyor musunuz? Normal gündelik zamanlarda bile çantamda her şeyim olmalı. Eskiden küçük kol çantası kullanırken bile sığardı içine ama sonraları boyutu büyüdü ve en sonunda da en rahatı sırt çantası gibi geliyor son zamanlarda. İçine, ince hırkadan termosa varana dek her şeyi tıkıştırıyorum. Hermione Granger'ın o mor boncuklu sihirli çantasına sahip olmak isterdim. Her şeyi ama her şeyi içine sığdıran kocaman bir dünyaydı o..
Bir gün turla seyahate çıkmıştım, arabada bir kadın tüm yolculara sormuş, bulamadan öne doğru ilerlemiş. Çocuğunun gömlek düğmesi kopmuş ve iğne iplik arıyormuş. Artık ümidinin tükendiği yerde bana rastladı ve benim ona sorduğum soru ne renk iplik? 🙆♀️

Youtube'da eskiden bir furya vardı, 'Çantamda ne var?' içerikli şeyler. Gerçi hâlâ denk geliyor ve izliyorum. Hoşuma gidiyor neden bilmiyorum. Bir de bunun 'Kitap çantamda ne var?' versiyonu var. O daha çok ilgimi çekiyor ve bakıyorum. Çeşit çeşit kalemler, renkli post-itler, ajandalar, alıntı defterleri ve onları süslemek için gerekli malzemeler ile daha birçok şey oluyor. Renkli bir dünyanın kapısını aralamış gibi hissediyorum. Her ne kadar ben öyle bir okuma yapamasam da, altını çizmeye bile daha yeni başlamışken hem de. Bir hobi gibi geliyor bu durum ve ben de seyretmekten keyif alıyorum. Belki ileride okuduklarımı yazdığım defteri de böyle güzelleştiririm.
Lise dönemimde ajanda süslemeleriyle çok ilgilenirdik. Gazete ve dergilerden hoşumuza giden her şeyi kesip yapıştırırdık. İlginç metinleri de yazardık. Aralara resimler çizer, renklendirirdik. Gittiğimiz müze-sinema ve tiyatro biletlerini iliştirir, şehir haritaları da eklemeyi unutmazdık. Bu ajandam hâlâ duruyor, arada açıp bakıyorum. Sonrasında da devam etti bu durum. Broşürler, biletler, kuru çiçekler vs biriktiririm hâlâ. Sevdiğim biriyle oturduğum bir mekâna ait peçeteye, o güne ait hissettiklerimi yazar tarih atarım.
Ben de akşam yanıma götürmek için kitap seçtim. Kararsız kaldım aslında. Yarım kalan Sihirli Ev'i bitirmek istiyorum, yanına Agatha'cığımdan Noel'de Cinayet'i ekledim. Bir şey daha vardı aklımda ama okuyabileceği pek sanmıyorum. Galiba onu çıkaracağım, şimdi karar verdim.
Noel'de Cinayet, bu zamanlara çok uygun değil mi? Zaten onun kitapları her şartta ve yerde okunabilecek türden. Aslında ben daha önce Noel Keki diye bir şey okuduğumu hatırlıyorum fakat kütüphânemde aramama rağmen bulamadım. Galiba e-kitap olarak okumuştum ama yine de fiziken de bulunması lazımdı, kayboldu mu diye bayağı baktım ama yok. Gıcık oldum şimdi. Dönünce tekrar bakacağım, farklı bir kitabın içindeki bir bölüm de olabilir. Kısa öykü diye kalmış aklımda aman neyse. 🫠
Şimdilik benden bu kadar gevezelik yeter, işlerime bakmam lazım. Yol hikâyelerimden de ekleyebilirsem paylaşırım. Hoşça kalın. 🌸
-Birkaç saat sonra.-

Yolda müzik dinlerken bir yandan da eşlik ediyorum. Kendimi en özgür hissettiğim yer burası olabilir. Evler kağıt gibi duvarlara sahip olduğu için kısık sesle söylemekle yetiniyorum. Mabel Matiz'in Müphem'ini kaç defa dinledim bilmiyorum. Bir yandan da Trliste'nin etkinlik sorusuna cevap vermeye çalışıyorum. Keşkelerimizden bahsederken engellerin bizi yıldırması hakkında itiraflarda bulunuyorum. Güçlü biri olmak ister miydim bilemiyorum ama olmadığımı biliyorum. "Allah dağına göre kar verirmiş." ya hani benim dağım taşıyamaz kesinlikle diyorum hep. Bu satırları şımarıklık olarak görmenizi istemem. Son raddeden dönmüş biri olarak yazıyorum çünkü.

Yolda bazı fotoğraflar çektim ama dışarısı o kadar renksiz ve silik ki. Kış olduğu için böyle diyorum ama ağaçların bile rengi yok sanki. Birini eklerim, buradaki Samsun'lu arkadaşım aklıma geldiği için onu seçtim onlarca görselin içinden.

-Dört saat sonra-
Ailem Gönül Dağı'nı izliyor. Ben de bakardım eskiden, Dilek'i öldürdüklerinden beri protesto hakkımı kullanıyordum. Şimdi birçok yeni karakter girmiş diziye. Tanımadığım için bu kim, şu kim diye darlıyorum onları. 🤭
Aa bu bilmem hangi dizide oynuyordu falan diye yorum yapıyorum. Bu arada ben seviyorum diye sütlaç yapılmış. Yemeğe onunla başladım tabii ki. Ama ilk kaşıkta çok şekersiz olduğunu anlayınca sessizce bıraktım. Hiç şeker atılmamış gibiydi ama belli etmedim, çok güzel olduğunu söyledim. Yarım kalanı yemekten sonra bayram şekeriyle birlikte yedim. Balkonda bir tepsi daha var ne olacak bilmiyorum. 🫢
Biraz Discord'da dolaştım, muhabbet ettim. Gizemli bir mention sorunu vardı, Damla sağ olsun çözüldü. 🤗
Demlediğim bir demlik çay çoktan bitti bile. Umarım ikinciyi istemezler.:)
Çaktırmadan oyun oynuyorum. Bu sıralar Words of Wonders oyununa sardım. Kelime oyunlarını küçüklüğümden beri severim zaten. Gazetelerdeki bulmaca eklerini en önce kapmak için evde yarışırdık. En çok bu tarz şeyleri çözmeyi severdim. Bunda tahmin oyunu da var. Kutucuklarda hiç harf yokken doğru kelimeleri yerleştirerek çözüme gidiliyor. İçinizde oynayan var mı acaba? 🙊
-İki saat sonra-
Gecenin bir yarısı oldu ve odamda Sihirli Ev'i okumaya devam ediyorum. Yürüyen Şato serisinin son kitabı. Aslında bitecek diye üzülmüyor değilim ama yatmadan önce 40 sayfa kadar okumama mani olamadı yine de. Normalde benim bu yazıyı düzenleyip yayınlamam gerekirdi ama kitap okumaya dalınca sabaha bırakacağım galiba. Evet erken kalkıp yapmalıyım. İyi geceler şimdilik. 🕑
-Yedi saat sonra-
Uyandım ama yazdıklarımı toparlamaya üşendim. Sosyal medyada biraz takıldıktan sonra kahvaltı hazırlama işleriyle meşgul olduk. Kahvaltı masasında dört beş saat süren muhabbetin ardından vakit bulur bulmaz hemen döneceğim ve serüvenimin yeni bölümünü paylaşacağım. ☕🍪
-Birkaç saat sonra veya daha da fazla-
Aradan epey zaman geçmiş, bu delisaçması yazıları paylaşıp paylaşmama konusunda emin değildim aslında. 'Aman takma kafana, günlük sayfan değil mi burası' diye diye kendimi ikna ettim. Ama aramızda kalsın bu tarzı sevdim. 🤫
Son yazımda bahsettiğim "ve yazmak, kendi kendine konuşmaktır." diyen Alan Bennett gibi hissediyorum kendimi. Umarım bu başıma iş açmaz. 🙆♀️
Buraya kadar dayanıp okuyan arkadaşlarım varsa eğer saat emojisi eklerlerse bizzat teşekkür edeceğim. 🙆♀️💐