A Day in the Heart of Istanbul: A Pleasant Journey from Taksim to Karakoy
When I woke up early in the morning, I was filled with a sweet excitement. One of the documents I needed for the new job I would start next week was at a bank in Taksim. First I went to the hospital to get a medical report, then I took the bus. Despite the traffic in Istanbul, when I arrived in Taksim, it was almost closing time at the bank. Breathlessly, I went inside and took care of my business. At that moment, I had the perfect opportunity to discover the beauties the city had to offer.
Instiklal Street: A Vibrant World
As soon as I left the bank, the energy of Istiklal Street drew me in. Historic buildings, dancing lights in shop windows, the tunes of street musicians... This place is alive every season, every hour. It is the meeting point for tourists and Istanbulites. Although one sometimes complains about the crowds, as soon as you step onto the street you realize, “This is why Istanbul is fascinating.” I walked with slow steps. There is history around every corner, a story hidden in every window. I took out my camera and captured colorful shots: Uncles selling balloons, tourists taking selfies, the serenity of the tram...
A small mosque and a peaceful break
In the midst of the hustle and bustle of Istiklal, I found a quiet corner: a small mosque mesmerizing with its historical texture. The hustle and bustle outside gave way to peace inside the mosque. After the prayer, I felt as if the city was telling me to take a breather.
**Enjoying a Latte in the Shadow of the Galata Tower
I turned my walk towards Galata. Narrow streets, antique shops, colorful doors... The splendor of the Galata Tower was visible even from afar. Right opposite it, a cozy café appeared. I went in and ordered a latte while watching the tower from the window. It was a moment I had been putting off for a long time: People watching and enjoying the moment with a coffee... Sitting in the café, I looked around: Japanese tourists studying the map, a couple not hiding their laughter, a street artist drawing in his notebook. This “chaos” of Istanbul actually turns into a harmony.
Descent to Karaköy and the Magic of the Bridge
The slope from Galata to Karaköy is like a time tunnel. As I walked among the historical buildings, I browsed the shop windows: Nostalgic barbershops, modern art galleries, fresh bagel shops whose scent wafted down the street... At the end of the slope, I was greeted by the bustling harbor of Karaköy and the Galata Bridge. As I walked on the bridge, the sun falling on the Marmara Sea was accompanied by the cries of seagulls. I watched the fishermen casting their lines, photographed the ferries passing by, took short videos and immortalized the moment. This view leaves no reason not to fall in love with Istanbul!
**Why did I add these moments to Worldmappin?
I shared some of the videos I took throughout the day on leoshort. Platforms like Worldmappin allow me to mark the places I visit and share my memories with the world. Moreover, these posts bring both pleasure and small earnings with likes from travel enthusiasts. Record your routes with such apps; maybe one day you will inspire someon e to discover Istanbul!
Istanbul is Sometimes Tiring, But Always a Loved Lover
Yes, Istanbul is crowded, noisy, tiring... But the moments you get lost in its streets remind you why you fell in love with this city. This time I took for myself today proved this to me once again. Whether you're running for a bank job or sitting in a cafe watching the seagulls... This city whispers “stop and live in the moment” to you at every moment.
Maybe one day you will take a little break and get lost in the streets of Istanbul. Who knows, maybe a latte is waiting for you in Galata...
--------------------------------------Turkish---------------------------------------
İstanbul’un Kalbinde Bir Gün: Taksim’den Karaköy’e Keyifli Bir Yolculuk
Sabah erkenden uyandığımda içimde tatlı bir heyecan vardı. Haftaya başlayacağım yeni iş için gereken evraklardan biri Taksim’deki bir bankadaydı. Önce sağlık raporu almak için hastaneye gittim, sonra soluğu otobüste aldım. İstanbul trafiğine rağmen kendimi Taksim’e attığımda bankanın kapanmasına az kalmıştı. Nefes nefese içeri girip işimi hallettim. İşte o an, şehrin bana sunduğu güzellikleri keşfetmek için mükemmel bir fırsat doğdu.
İstiklal Caddesi: Cıvıl Cıvıl Bir Dünya
Bankadan çıkar çıkmaz İstiklal Caddesi’nin enerjisi beni içine çekti. Tarihi binalar, vitrinlerde dans eden ışıklar, sokak müzisyenlerinin nağmeleri… Burası her mevsim, her saat canlı. Turistlerin kaynaştığı, İstanbulluların buluşma noktası. İnsan bazen bu kalabalıktan şikâyet etse de, caddeye adım attığınız an “İstanbul işte bu yüzden büyüleyici” diyorsunuz. Yavaş adımlarla yürüdüm. Her köşede bir tarih, her pencerede bir hikâye saklı. Fotoğraf makinamı çıkarıp birbirinden renkli kareler yakaladım: Balon satan amcalar, selfie çeken turistler, tramvayın dinginliği…
Küçük Bir Cami ve Huzur Molası
İstiklal’in hareketliliğinin ortasında, sakin bir köşe buldum: Tarihi dokusuyla büyüleyen küçük bir cami. İkindi namazını burada kıldım. Dışarıdaki koşturmaca, caminin içinde yerini huzura bırakmıştı. İbadetten sonra, sanki şehir bana “Biraz soluklan” demiş gibi hissettim.
Galata Kulesi’nin Gölgesinde Bir Latte Keyfi
Yürüyüşümü Galata’ya doğru çevirdim. Dar sokaklar, antika dükkanlar, rengârenk kapılar… Galata Kulesi’nin ihtişamı uzaktan bile görülüyordu. Tam karşısında, şirin bir kafe belirdi. İçeri girip pencereden kuleyi seyrederek latte sipariş ettim. Uzun zamandır ertelediğim bir andı bu: Bir kahve eşliğinde insanları izlemek, anın tadını çıkarmak… Kafede otururken etrafıma baktım: Japon turistler haritayı inceliyor, bir çift kahkahalarını saklamıyor, sokak ressamı defterine çizim yapıyor. İstanbul’un bu “karmaşası” aslında bir ahenge dönüşüyor.
Karaköy’e İniş ve Köprünün Büyüsü
Galata’dan Karaköy’e inen yokuş, adeta bir zaman tüneli. Tarihi binaların arasında ilerlerken, dükkanların vitrinlerinde göz gezdirdim: Nostaljik berberler, modern sanat galerileri, kokusu sokağa yayılan taze simitçiler… Yokuşun sonunda Karaköy’ün hareketli limanı ve Galata Köprüsü karşıladı beni. Köprüde yürürken Marmara Denizi’nin üzerine düşen güneş, martıların çığlıklarına eşlik ediyordu. Balıkçıların olta atışlarını izledim, vapurların geçişini fotoğrafladım. Kısa videolar çekip anı ölümsüzleştirdim. Bu manzara, İstanbul’a aşık olmamak için hiçbir neden bırakmıyor!
Neden Worldmappin'e Bu Anları Ekledim?
Gün boyu çektiğim videolardan bazılarını leoshort’ta paylaştım. Worldmappin gibi platformlar, gezdiğim yerleri işaretleyip anılarımı dünyaya duyurmamı sağlıyor. Üstelik bu paylaşımlar, seyahat tutkunlarından gelen beğenilerle hem keyif hem de küçük kazançlar getiriyor. Siz de rotalarınızı bu tarz uygulamalarla kaydedin; belki bir gün birinin İstanbul’u keşfetmesine ilham olursunuz!
İstanbul Bazen Yoran, Ama Hep Sevilen Bir Aşık
Evet, İstanbul kalabalık, gürültülü, yorucu… Ama onun sokaklarında kaybolduğunuz anlar, size neden bu şehre vurulduğunuzu hatırlatıyor. Bugün kendime ayırdığım bu zaman, bana bunu bir kez daha kanıtladı. İster bir banka işi için koştururken, ister bir kafede oturup martıları izlerken… Bu şehir, size her an “dur ve anı yaşa” diye fısıldıyor.
Belki siz de birgün, kendinize küçük bir mola verip İstanbul’un sokaklarında kaybolursunuz. Kim bilir, belki Galata’da bir latte sizi bekliyordur…