
Eskiden böyle mi olurdu bayram geceleri... Tek başıma esen rüzgârda şimşeklerin çakmasını mı izlerdim; yoksa sevinçten içim içime sığmayarak mı uyurdum, bir an önce sabah olmasını isteyerek...
Hatırlıyorum da günler öncesinden alınan elbisemi özenle koyardım başucuma, ayakkabıları ise kutusundan çıkarmadan yatağımın kenarına bırakırdım... Uyumadan önce orda duruyorlar mı diye kontrol ederdim tek gözümü aralayarak. Belki de masallardaki öcülerin gelip alacağını düşünerek korkardım. :)
Sabah bir türlü olmazdı sanki. Hani ne kadar beklerseniz o kadar uzun gelir ya zaman, işte onun gibiydi sabaha kadar uyuyup uyanmam...
Annemin hazırladığı muhteşem kahvaltının tıkırtılarına uyanır, gözlerimi ovuşturarak tekrar bakardım bayramlıklarıma. Sanki hiç kıyafetim yokmuş gibi davranırdım ama o başkaydı, adı üstünde bayramlık...
Babamın camiden gelişiyle sıraya girerdik kardeşlerimle ve el öpüp ilk harçlıklarımızı alır kumbaramıza atardık.
O zamanlar gurbetteydik annemgil öyle derlerdi, ne olduğunu anlamazdım ama iyi bir şey değildi galiba. Telefonla uzaktaki akrabaların bayramları kutlanırdı ve eve bir yalnızlık hissi çökerdi.
Ama bize göre hava hoş tabii ki. :)
Arkadaşlarımla günler öncesinde yaptığımız listeye göre şeker toplamaya çıkardık. Öyle her kapıyı çalmazdık, hep babamın iş arkadaşlarıydı zaten ve onlar da gurbet denilen kötü bir düşün içindelerdi ki birbirlerine daha da sarılıyorlardı...
Memleketlerinin arasındaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun yine de birbirlerine hemşehrim derlerdi, bana garip gelirdi. :)
İşte, yakınlık sırasına göre yaptığımız listeyle hareket eder kapıları çalardık. En sevdiğimiz, içinde bütün fındık olan çikolatalardı. :) Bazen lolipop verirlerdi o da hoşumuza giderdi, gün sonunda sergilemek için çeşitlilik olması iyiydi. :)
Bir keresinde yan komşumuz olan bankacı teyze, işlemeli mendil içinde para da vermişti şekerin yanında. Ona nedense çok sevinmiştim kaç yıl geçti üstünden hâlâ kullanmaya kıyamayarak sakladığım yerde duruyor. :)
Bir kez de 6 numaradaki yönetici amca balon vermişti de sokakta ne kadar çocuk gördüysek fısıldamıştık; 6 numara balon veriyor koşun diye. :) Belki evdeki karışık çekmecede onlarca balon vardı ama o başka geliyordu, bayram hatırasıydı adı üstünde. :)
Bu şekilde geçerdi zaman ve akşam olunca süslü çantamızın içindekilerini boşaltır bakardık sanki yiyecekmiş gibi. :)
Bir akşam ben bakarken kardeşim tüm ganimeti kapıp kaçmıştı, nasıl da hızlı koşuyordu. Hem koşup hem de çığlık atıp, annemi koruma görevlisi olarak hazır etmek büyük meziyetti. :)
Sırf onu götürmediğim için gıcıklık yapıyordu biliyorum. :)
Bayramlar akraba ziyaretsiz çok mahsun geçerdi; biz de şehri gezerdik, sahilde turlar, insan kalabalığı olmadan rahat rahat dolaşırdık.
Sonra onların olduğu kente yaklaştık ve bayramlar eskisi gibi güzel geçmemeye başladı. Belki de büyüdük ve içimizdeki o çocuksu neşeyi yitirdik. Dünya yansa umrunda olmayacak anlardan, her şeyi düşünmek zorunda olurcasına, sırtına bindirilen yüklerin altında ezildik...
Bir zamanlar bayramlık alabilmek için dükkan dükkan gezerken; dolabın içindeki etiketi üzerinde unutulan giysilerden, bir parça bir şey alır giyerim seviyesine geliniyor. O heyecan yok artık...
Hadi biz büyüdük de böyle hissediyoruz diyelim ama şimdiki çocuklar da aynılar. Sanki bedenimiz genç de ruhumuz çok gerilerde kalmış gibi. Ben izlediğim eski filmlerdeki anda yaşamayı isterdim aslında. Belki de yaşıyorum içimde. :)
Gün ağarmadan uyuyamam,
İçimdedir yalnızlık...
Şu an gecenin bir yarısını çoktan geçti ama ben yarına uyanmamak için uykuya direniyorum. Sanki uyumayınca sabah olmayacak. İşte çok mantıklı olduğum buradan belli oluyor. :)
Sena Şener'in o güzel sesi eşlik ediyor bana, fonda dostum değil uykular çalarken rüzgârın ıslığına karışıyor, aradaki gökgürültüsünden de ürpermiyor değilim hani. :)

Göğsümdeki fırtınayı bilen yoktur dünyada
Gün ağarır, ben giderim
Dostum değil uykular...
Sokak lambasının ışığında uçuşan pervanelerden başka kimse kalmadı ve cırcır böceklerinin kendimi ormandaymış gibi hissetmemi sağlayan ötüşleri dışında hayat emaresi yok...
Bahçesinde oturup şarkı dinleyip sohbet eden aile de gitmiş farkında değilim. Müziklerimiz birbirine karışıyordu ki sessizliğe büründüklerini bile nice sonra anladım...
Gün ağarmadan uyuyamam
Düşüm bile yalnızdır.
Uyku sığmaz dolu gözlerime
Kırgın, ürkek, tek kalırım.